20 Eyl 2018

Gel ey sevgili
İstersen yar ol gel
İstersen yara
Ne gönlümün derdini sor bana
Ne sararan yüzümü sor


Ey gönlümün sol yarısı
Aklıma koydum seni aklım almadı
Kalbime koydum seni sana doymadım
Arşımın aşkı yar


Aşk sandığın kadar değil yandığın kadar!

18 Kas 2017

Vardır Tekliğe Alışıklığım Ve Tetikle Tanışıklığım
Kertenkele Misali Bir Parçamı Yolda Bırakmışlığım
Vardır İçmedende Bir Köşeye Sızmışlığım
En Kötü Zamanlarımda Arkadaşımdı Yalnızlığım
Vardır Ayaklarımı Kullanmayıp Kollarımla Kaçmışlığım
İftira İzdihamında Kendimi Dört Bir Tarafa Dağıtmışlığım
Bir Kenarda Cüretim Diğer Yanda Alışmışlığım
Zerrelerime İşler Ürperiş Ayazda Kaplı Karanlığım

13 Eyl 2016

MADIMAK: Yeşil Biber, Mızıka ve Kızıl Saçlar


Hazel Sevim Ünsal'ın kaleme aldığı ve bir türlü çekilemeyen Madımak faciasını konu edindiği “Yeşil Biber, Mızıka ve Kızıl Saçlar” adlı sinema filminin şarkısının kendi sesinden amatör kaydı.
www.hazelsevimunsal.com/biyografi.aspx


 MADIMAK: Yeşil Biber, Mızıka ve Kızıl Saçlar

Senarist:  Hazel Sevim Ünsal


      2 Temmuz 1993... saat 14:.00 civarında Madımak Oteli’nin öfkeli kalabalık tarafından taşlanmasıyla hikâye başlar. Aslında herkesin beynine kazınan, düşündüğünde yüreğini yakan bildik hikâye. Bu filmi belgesel anlatımından ayıran şey, otelde mahsur kalanların son 8 saatinin karikatürist Asaf Koçak’ın anılarına dayanılarak anlatılması. 

      Asaf, oradaki aydınlar arasında en muzip, en sıra dışı kişidir belki de. Çocuk gibi Kızılay’daki direklere tırmanan, klozet kapağının üzerinde soğan rendeleyen, mızıka çalarak insanları her daim neşelendirmeye çalışan, mor çorap biriktiren biri için başka ne denebilir? Asaf otelin perdeleri tutuşturulana kadar bile mızıka çalarak insanları neşelendirmeye çalışır. Bu cehennemden kurtulacaklarına olan inancı 8 saat boyunca asla tükenmez. Yine bu 8 saat boyunca sık sık geçmişine döner. Asaf, Yerköy’de fakir bir ailenin 6 çocuğundan biri olarak dünyaya gelir. Küçüklüğünden beri âşık olduğu 2 şey vardır: resim ve rüyalarındaki kızıl saçlı kız. Asaf, öğretmen okulunu bitirdikten sonra, bir süre dağ köylerinde öğretmenlik yapar. Sivas’ın bir köyünde öğretmenlik yaptığı sırada, Dino (afacan) lakabını taktığı Hayrettin’le aralarında özel bir ilişki gelişir. Öğretmenliği bırakıp Ankara’ya dönünce, Asaf ve küçük Hayrettin arasındaki bağ ne yazık ki kopar. Asaf, yıllar sonra Hayrettin’le yeniden iletişim kurup, onun ortaokulu bitirmesi için elinden geleni yapar. Fakat Hayretin’in babası oğlunun okumayıp çalışmasını, eve para göndermesini istemektedir. Sonunda babanın dediği olur. Hayrettin’le sonraki görüşme 4-5 sene sonra olacaktır. Hayrettin kız kaçırır ve Asaf’ın yanına sığınır. Asaf, Hayrettin ve sevdiği kızı günlerce misafir eder, hatta cebindeki son parayı onlara verir. Asaf, bu sıralarda Hazel ile tanışır. Hazel, tiyatro bölümünü bitirmiştir ve program metinleri yazmaktadır. Hazel, Asaf’a duygusal anlamda bir şeyler hissederken, Asaf’ın aklı çocukluğundan beri rüyalarına giren, bir gün karşısına çıkacağına inandığı kızıl saçlı kızdadır. Şenlik günleri yaklaşır. Asaf biraz da çektiği maddi sıkıntılar yüzünden şenliğe gitme kararı alır. Hiç değilse 2 gün sıcak yemek yiyebilecektir (bu ne yazık ki tamamen gerçek). Asaf, Sivas’ta, Hollanda’dan alevi kültürünü incelemeye gelen üniversite öğrencisi Carinna ile tanışır. Carinna rüyalarındaki kızdır, sadece saçları kızıl değildir. 2 gün boyunca Asaf ve Carinna arasında müthiş bir yakınlık oluşur. Asaf, Sivas’ta Dino Hayro’suyla da görüşür. Hayrettin Asaf’ın tanıdığı Dino Hayro değildir artık, farklı biridir. Derken Sivas’taki olaylar şiddetlenir ve Asaf ile arkadaşları otelde mahsur kalırlar. Yangın şiddetlendiğinde Carinna’nın saçları tutuşur. İşte o sırada Asaf Carinna’yı neden kızıl saçlı hayal ettiğini çok acı bir şekilde anlayacaktır. Otelin bitişiğindeki binaya giriş yolu keşfedilince, bir anda herkes sevince kapılır. Asaf, Carinna ve diğer birkaç sanatçı yan binaya geçmeye çalışırlarken, birkaç kişi tarafından taş ve sopalarla durdurulurlar. Aralarında Dino Hayro da vardır. Asaf yıkılır. Dino, sadece Asaf’ın geçmesine izin verir. Fakat Asaf arkadaşlarını bırakmayıp otele geri dönecektir. Sonrasında, önce Carinna ardından Asaf ölür (kendisinden genç birkaç kişiyi kurtardıktan sonra). 

      Bir iki gün sonra oteli temizleyen kişiler Asaf’ın mızıkasını bulurlar. Mızıka küçük bir çocuğun eline geçer. Aynı muziplikle mızıkayı çalıp, Asaf gibi kapı eşiklerine tırmanan bir çocuktur bu. Yeni Asaf’ların yetiştiği böylece müjdelenmiş olur. Yitirilen sadece ve sadece 33 aydının bedenidir.


    16. Yüzyılda Anadolu’da yaşayan halk ozanı Pir Sultan Abdal iktidara karşı durduğu, haksızlıklara isyan ettiği için dönemin Sivas valisi Hızır Paşa tarafından önce hapis, sonra idam cezasına çarptırılır. Ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra renginin sarardığını söyleyen Sivas valisine “Güneş batarken sararır...” diye yanıt verdiği söylenir Pir Sultan’ın; yüzyıllar sonra adına memleketi Sivas’ta düzenlenen kültür festivali sırasında 37 güneşin daha batacağından habersiz. 

    2 Temmuz 1993. Pir Sultan Abdal’ı anma şenlikleri. Türkiye’den ve dünyadan aydınlar Sivas’ta bir araya geldi. Adı üstünde kültür festivaliydi, hoşgörüsü ve insan sevgisiyle dillere destan olmuş bir ozan adına düzenlenen... Başka ne beklenebilirdi ki? 37 insanın ölmesi beklenir miydi? Hayır. Ama oldu. 
    Aşırı dinci bir grup kin ve nefret yüklü sloganlarla Madımak’a yürürken kısa bir süre içinde güvenlik güçlerinin gruba müdahale edeceği düşünülüyordu. Bu beklenilmeyen bir tepki değildi; gericilik, tahammülsüzlük ve cehaletle ilk defa karşılaşılmıyordu. Geçecekti, grup dağılacak, az sonra Nesimi Çimen türküler söyleyecek, Metin Altıok şiirler okuyacak, Asaf Koçak bir fıkra anlatacak, Carinna Johanna’yla birlikte kahkahalarla gülecekti tüm ekip. Ama öyle olmadı, güvenlik güçleri müdahalede gecikti, ayaklanma bastırılamadı, yangın söndürülemedi. Göz göre göre, yanarak ve boğularak öldü 37 can. 
    
    Bu projeyi okuduğumda 2 Temmuz’u bir kez daha hatırladım. Kaybettiğim dostlarımı, o hazin günü. Tarihe kara bir leke olarak düşen Sivas Katliamı sanıkları beklediğimiz cezayı almadılar, pek çoğu yargılanmadı bile. Vicdanlarımızda, hafızalarımızda bu yargılama devam ediyor kuşkusuz. Madımak projesi hayata geçtiğindeyse tarihe sürülmüş bu kara leke ölümsüz bir belge olacak. Katliamın faillerine, cehalete, tahammülsüzlüğe, gericiliğe, yobazlığa verilebilecek en güzel yanıtı ve cezayı ‘Madımak’ verecek. Fransız yazar Andre Malraux’un deyişiyle “Ölüme karşı tek yanıt sanattır.” 

    Yeni Madımaklar yaşanmasın diye...

31 Ağu 2016

Senin aşkını kalbime gömerek gidiyorum - Gecenin Kanatları




Sevgili Yusuf;
     Sana yazacağım bütün sözcükler yetersiz kalacak biliyorum.Üstüme gökkuşağını kuşandığım bu aşk; yalanmış diyeceksin.Bir hiçe sarılmışım diyeceksin.Bunca derdinin arasında üzülmene sebep olduğum için hayatına girip seni üzdüğüm için beni bağışla.Senin yerine kendimi koyduğumda yapacak hiç birşeyin olmadığını biliyorum.Giderken iki aşk arasında kalsam da senin aşkını kalbime gömerek gidiyorum.

    İnsanların gözlerine baktığımda herkesin aradığı aynı aslında işte ben bu arayışın en başında seni buldum.bu yüzden sen oldun sevdiğim, unutmaya çalıştığım, ayrıldığım belki de herşeyim.Giderken senide götürüyorum yanımda.Yalnızlık şarkıları hep bağırarak söylenir ya, ben hep susarak söyledim şarkıları.


    Hep bir gideni olduğu için her aşkın bir kalanı

hep bir biteni olduğu içinde her aşkın söylenen bir yalanı var.

    Dört bir yanım yalan olsa da; sana dokunma, seni hissetme, ilk kez senin olma ve seni sevmem yalan değildi Yusuf.


     Farzet ki hiç yaşamadık. Unut gitsin aramızdaki herşeyi.


Gece

....

30 Kas 2014

Kendime İyi Bak (Ayrılık; gidenin cesareti kalanın sabrı ile ölçülür..)




Kendime İyi Bak filminde Begüm´ün (Aslı Tandoğan) Emre'ye (Çağdaş Onur Öztürk) yazığı mektup:


   Sevgilim;

   Nasıl isterdim bilemezsin, şu an yanında olup her şeyi sana anlatmayı ve defalarca özür dilemeyi...


   Ne kadar oldu ben gideli bilemiyorum, kimbilir ne kadar bensiz bıraktım seni. Sensiz kalmanın yarısı kadar zorsa bensizlik, beni ömür boyu affetmesen yeridir, ama yine de hep diledim affetmeni. Anlatabilmemin bir yolu olsaydı inan denerdim. Cevapsız bırakmazdım. Ama bir yol bulamadım buna. Tek bildiğim, yanında kalsaydım daha kolay olmayacaktı. Kıyamadım, sadece kıyamadım. Bana sordun ya "gitmeye cesaretin var mı?" diye. Kalmaya cesaretim olsaydı bir an olsun ayırmazdım yanağımı göğsünden. 


     Göğüsün cennetin provasıydı işte.


    Ben kızamıyorum sen de kızma hayata. Kapatma kapılarını. Biliyorum sevmek kolay herkes için ama hiç yaralanmamış gibi sevmek ne kadar zor aslında. Sadece bunu istiyorum senden. Ne kıyas ne kin ne beklenti olsun hayatında. İlk defa aşık oluyormuş gibi sev. Nasıl seveceğini zaten ben öğretemem sana. En iyi yaptığın şey bu çünkü. Bari sözümü tutabilseydim. Hani 45'inde alacaktım ya seni...

   

Veda etmek için yazmıyorum bunları. Veda edecek cesaretim olsaydı bunu karşında yapardım. Aklının köşesinde olmak değil niyetim. Sadece gülümse arada. Benim köşem orada gizli çünkü. Öpmeye doyamadığım dudağının köşesinde sakla beni.



Kendime iyi bak.

24 Eki 2011

Bir Gün...

       

       "İnsan aşık olacağı kişiyi seçemez, hissettiğin an kapını çalar sen de açarsın ve ardından her şey altüst olur ama ya ebedi dostluk bu alınan misafirle nereye kadar gider" 

         Görürsün,seçersin,tanırsın,bırakmak istemezsin bi de üstüne sonu gelmeyen bir sevgi eklenirse hayatının her anında seninle yol alır nefesin durana dek emma ve dexter gibi. 

        Daha hayat kaygısı olmadan yolun başındayken yaşamın geleceğe panikleyerek atılan adımların arasında aşık olursa insan nereye varır ve nereye gider diye düşünemeden olaylar seni başka boyuta atıyorsa ve sen ondan bir gün de kurtulamıyorsan kaç bir günler ekleyerek yaşamına devam etmesini istiyorsan ve ona bunu tam olarak dile getiremiyorsan sen unutulmaz yıllanmış kitaplarda ya da anlatılan eski aşklarda ki aşıklara benzemişsindir artık geçmiş olsun 

     Gülücük Gözünü açtığın yeni günde ya da kapattığın biten günde(gecede) kalbinin acısını duyamadan koşup sığınacağın bir dostun varsa elinin altında, onu hiç kaybetmek istemezsin ya da nasılsa o benimle cebimin içinde yedek sakladığım kalbim diyorsan dexter gibi, demek ki yaşadığın sürece savunmasız,karanlıktan korkan,yalnızlığa asla dayanamayan tek gecelik aşk kırıntılarınla savrularak seninle ordan oraya sürüklenen bir emmayla karşılaşmıssındır dexter gibi.. 

    Hayatın içinden sıcak kakao kıvamında acı ve tatlı gerçeklerle zaman kayıpları arasında geçen bir dostluğun Bir gün’e sığdırılmış hikayesini önce kitapla okuyarak ardından görselleştirilmiş olarak bu filmle içimi acıtarak ve gözlerimde yaşlarla okuyup,seyrederek hiç unutmayacağım bir aşk hikayem daha oldu diyerek noktalama işaretiyle sona gelerek “BİR GÜN” mutlaka sizinde bu filmi seyretmeniz gerektiğini düşünerek şiddetle tavsiye ediyorum.. 

 “Zamanın değerini geç olarak anımsayanlardan olmamak için arkadaşım,yoldaşım,sevgilim,hergünüm dediğiniz birini bulduğunuz anda sakın kaçırmayın çünkü hayat ansızın gelen ecelle baş edemiyor”
"Alıntı"

24 Eyl 2010

"İncitmeyecek kadar uzak, üşümeyecek kadar yakın"

       
          Hikaye şöyle.. Çok eski zamanların dondurucu bir kışı yaşanırken, bütün hayvanlar acımasız soğuktan çok etkilenmiş ve çok büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri olmayıp, kendilerini sıcak tutması mümkün olmayan dikenleri varmış. Bu durumdan çok endişe duyan kirpiler, en az zararla kışı geçirebilmek için meclislerini toplamış ve çözüm aramaya başlamışlar. Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına ve birbirlerine çok yakın durarak geceyi geçirmelerine karar vermişler.